Kalacağım yere yerleştikten ve okuldaki tanışma günü yemeğine gittikten sonra böyle hissedenin bir tek ben olmadığını gördüm. Benzer şeyleri yaşayıp hissetmek tüm ırk, din, dil farklarını ortadan kaldırarak bizi çok kısa zamanda çok iyi arkadaş yaptı. Birlikte seyahat ettik, trenleri kaçırdık, istasyonlarda, duraklarda uyuduk, partilere gittik, parti yapmak için Gosia’nın doğumgününden Endülüs tarihinin resmi bayramlarına kadar her şeyi bahane ettik, sabaha kadar uyumadığımız oldu ama ertesi gün birbirimizi sürükleyerek de olsa okula götürdük. Erasmus benim için inanılmaz bir deneyim oldu. 100.000 nüfuslu küçük bir şehirde bile her gün okula giderken kullandığım yolun üzerinde 3 tane sanat galerisinin olması beni kendi ülkem hakkında düşündürdü, Flamanca öğrenip n’apacağım diye düşünerek gittiğim halde “een wit gesnoden brood a.u.b” diye ekmek istemenin bir fırıncıyı nasıl mutlu ettiğini gördüm. Sırf günlerden pazar diye su alabileceğim bir yer yoktu mesela, cumartesi gününden bu işi halletmeyi yani biraz planlı yaşamayı öğrendim. Alışkanlıkların kolayca değişmediğini okulda kahvaltı için satılan sandviçin içinden ballı peynirli ananas çıkınca anladım. Şimdiye kadar benim için hiç sorun olmamış şeyler sorun haline gelince bazen isyan etsem de daha önce zorlandığım şeyleri artık pat diye yapabilmeyi çok sevdim. Bir akşamüstü otururken Hollanda’ya gitmeye karar verip otobüse ya da Almanya’da bir festival olduğunu öğrenip trene binmenin özgürlüğü çok güzeldi. Erasmus sürecimi özetlemem istense kaybolmaktan sıkıldığım için harita okumayı öğrenmek, İngilizceme ciddi anlamda gramatik herhangi bir bilgi eklenmemesine rağmen artık daha rahat konuşabiliyor olmak, şimdi İspanya’ya, Polonya, Almanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Ukrayna, Meksika, Avusturya ya da tekrar Belçika’ya gidecek olsam bana seve seve kapılarını açacak insanlar olduğunu bilmek, bir gün toplanıp moda temalı bir müzeyi saatlerce gezerken başka bir gün 2 gündür üzerinden çıkarmadığım kıyafetlerle İbiza’da kamp yapacak yer aramak, yani tüm zıtlıklarla, tüm farklılıklarla birlikte çok mutlu yaşamak , mutfakta aynı anda 4 farklı ülkenin yemeğinin pişmesi diyebilirim sanırım. Sınırlı bir parayla sınırlı bir zamanda ve hayatımda ilk kez gördüğüm insanlarla eğlenmeyi, sınava hazırlanmayı, dinlenmeyi, film izlemeyi, konuşmayı, tartışmayı bu kadar özleyeceğimi gerçekten hiç hayal edememiştim. Şimdi tüm o süreçten geriye sadece fotoğraflar, videolar, telaffuz edemediğim adreslerin yazıldığı kağıtlar, “mutlaka tekrar buluşma” sözleri , her dilden öğrenilmiş birkaç cümle değil ; bir yıla nasıl sığdığına inandığım yüzlerce anı ve hiç bitmeyeceğine inandığım dostluklar kaldı.